KEREMCEMFAN.COM RÖPORTAJI

"Cennet bahçesi" çok güzel bir albüm..Şarkılar çok içten ve duygusal..ilk göz ağrınız albümünüzü biraz tanıtır mısınız?

Tamamı kendi şarkılarımdan oluşan ve akustik olarak kaydedilen bir album oldu.. Bir şarkıda sibel alaş sözleri var.. o da “mavi”..

"Senden Başka" ilk oyunculuk deneyiminiz sanırım.Oyunculuk ilk başlarda zor geldi mi? Yoksa hemen adapte olabildiniz mi?

Evet,,ilk oyunculuk deneyimim.. Açıkçası daha çok zorlanacağımı tahmin etmiştim.. Ama pek öyle olmadı.. Kameralara alışık olmaktan olabilir belki de.. Bir de proje başlamadan ve başladıktan sonra bir süre daha oyuncu koçumla çalıştık..

Magazin dünyasında görmüyoruz sizi özel hayatınız ön planda değil.> Bunun gibi güzel bir olayı asıl başarabiliyorsunuz?

Ben de bunu tercih etmeyenlerin bunu nasıl başardıklarına şaşırıyorum zira, özel birşey yapmıyorum.. normal hayatıma devam ediyorum..

"Akademi Türkiye" yarışması Tolga Futacıya neler kazandırdı ya da kaybettirdi ?

Artıları var tabi ki.. bir kere iyi bir reklam oldu.. asla taviz vermeden,kendim gibi yarıştım ve insanlar ”gerçekten” beni tanıdılar ve sevdiler.. kaybettirdiği birşey olmadı.. tek korkum “yarışmacı şarkıcı” olarak anılmaktı ama yaptığım album gerek halktan ,gerekse müzisyen camiasından büyük saygı gördü.. dolayısı ile, benim korkularım da yersiz kaldı..

Fanlarınıza zaman ayrırabiliyor musunuz? Fanlarınız için organizasyon düzenlediğiniz oldu mu?

Dizi yüzünden kendime bile zaman ayıramıyorum malesef bu aralar.. ama daha evvel ki zamanlarda, yani akademiden sonra, albüme kadar olan zamanda, onlar için bir teşekkür partisi yapmıştım ve onlar dans edip eğlendiler biz de sahne de çaldık, daha sonra da hiç yalnız bırakmadılar

Kendi şarkılarınızı kendiniz yapabiliyorsunuz.Bu gerçekten emek isteyen bir olay.(keremcemden biliyoruz :) ) Şarkılarınız hayatınızın bir anından mı oluşuyor ?

Hayatımın anlarından oluşan şarkılar da var, hayal dünyamda yazdıklarım da var.. ama bir emek istediği doğru

Ve en çok sevdiğiniz şarkınız hangisidir?

Usul usul ve aşk yalan..

Keremcem ile yakın arkadaş olduğunuzu biliyoruz. Sizin gözünüzde nasıl biri Keremcem? Keremcem şarkıları dinliyor musunuz? Favoriniz var mı içlerinde ?

Keremcem olduğu gibi bir adam.. konuşurken kendinizi savunma ihtiyacı hissetmiyorsunuz ya da bir zarar gelir mi endişesi taşımıyorsunuz.. huzurlu,sakin ve rahat..
Şarkılarını dinliyorum .. benim için en güzel şarkısı “eylül”..

Keremcem.com ailesini tanıyormu Tolga Futacı ve bizim hakkımızdaki düşünceleri nelerdir? Birde kendi fan clubı hakkında bize bilgi verebilir mi? (kardeş ailemiz ne de olsa ;) )

Bence aile kavramı zaten başlıbaşına önemli birşey.. hiç tanımadığınız insanlar sizi ailesinden biri görmeye başladığında doğru yolda olduğunuzu hissediyorsunuz.. benim sevdiğim birinin, başka binlerce insan tarafından sevilmesi, o kitleye farklı bakmamı sağlıyor .. dolayısı ile, keremcem ailesi de en az tolgafutacifan kadar değerli benim için..

Kendi fanclub’ım için de söyleyeceklerim çok farklı değil.. ilk fanclub sitesini ben kendim kurmuştum.. akdemiden sonra.. ama o da şu an ki resmi web sitem olan http://www.tolgafutaci.com/ içinde kendi kendi oluşan birşeydi.. bu sefer ben birşey yapmadım.. hazırlanıp benim siteme dahil oldular.. gerçekten eğlenceli,samimi ve birbirine karşı saygılı insanların buluştuğu bir adres oldu http://www.tolgafutacifan.com/ ben de elimden geldiğince her yazılana cevap veriyorum ve belli aralıklarla onlara yazılar yazıyorum..

Son olarak keremcem.com ailesi dergimiz için bir kaç yorum rica edebilir miyiz ??

Fikir çok güzel bence.. hatta kıskandım .. şaka bir yana, (aslında şaka değildi gerçekten kıskandım :).. günümüz dünyasında, insanlar para almadan ya da herhangi bir menfaat sağlamadan tuvalete bile gitmezken, bu yapılan yalansız bir sevginin göstergesi.. dolayısı ile, emeği geçen herkese saygı duymak lazım.. ve görüldükleri yerde çok içten bir teşekkür etmek lazım..

YEDİKULE HAYVAN BARINAĞI DOSTLARI RÖPORTAJI

Sevgili Yedikule dostları ,

Bu ay “ Ünlüler ile Hoş sohbet “ köşemizin konuğumuz Tolga Futacı. Bunca süreden beri ilk kez bir adaşım ile röportaj yapıyorum. Çok eğlenceli olacak.

Yedikule Hayvan Barınağı Dostları için Sevgili Tolga’ya merak ettiklerimizi sorduk, bizler için cevapladı.


Sevgilerimle


Tolga ÖztorunFatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı Gönüllü Muhabiri


Bu ayki konuğumuz Sayın Tolga Futacı

>> Kimdir Tolga Futacı ?

yaşamayı sadece nefes alıp vermekten ibaret görmeyen, birşeyler üretmeye çalışan, etrafındaki her canlıya saygı duyan biri..

>> Değişik ve alışık olmadığımız bir soyadı. Anlamı nedir ?

“futa” ipek peştemal demek.. baba tarafım zamanında ipek böceği yetiştirip iplik üretir ve futa dokurlarmış.. soyadı kanunu ile de bu soyadını almışlar..

>> Popüler kültür yarışmalarından birinden çıkıverdiniz karşımıza ama nedense bu ropörtaj öncesinde kime sizi sorsam sizi hep ayrı tutuyorlar. Nasıl sıyrıldınız bu popüler kimlikten ? Sizi diğerlerinden ayıran şey nedir?

Once teşekkür ederim böyle düşünenlere.. özel birşey yapmadım.. belki de bu samimi geldi insanlara.. hayatımın hiçbir döneminde, birşey moda ya da populer diye peşinden gitmedim.. bana yakışır mı ya da ben bunu taşıyabilir miyim diye düşündüm..

>> “ Şans Sadece Hazır Olana Güler” demişsiniz size güldü mü ?

güldü.. ama bunda, peşinden gittiğiniz şeylerin mantıklı olmasının da rolü var.. bir bacağınız aksıyorsa, dünyanın bir numaralı sprinteri olmayı hayal etmek gereksiz yere demoralize eder sizi.. inandığım şeylerin arkasında sağlam durmaya çalıştım.. bu herzaman kolay olmuyor.. ama herşeye rağmen durabiliyorsanız işte o zaman şansın güldüğü “hazır” oluyorsunuz..

>> Çocukluk döneminizde hayvanlarınız oldu mu ?

hayvanları hep sevdim.. birk kutu içerisinde dut yapraklarıyla beslediğim solucanlardan hamsterlara, kediden köpeğe, kuştan balığa her hayvanı besledim..

>> Hayatınızda hayvanların yeri nedir? Şu anda evinizi hangi canlılar ile paylaşıyorsunuz?

hayvan beslemek bir hobi değildir.. ciddi bir sorumluluktur.. hayatınıza soktuysanız, evinizin bir ferdidir artık o da.. ben ayrıca yavruların para karşılığında verilmesine de sıcak bakmıyorum.. onu gerçekten sevecek ve “ailesinin” içine alacak insanların hayvan sahibi olmalrı gerektiğini düşünüyorum.. evlat edindiğiniz zaman kimse sizden bir para talep etmiyor.. sizin ilginize muhtaç bir canlıya kucak açıyorsunuz..

şu an yaşadığım ev bahçeli ve orman içinde ve dolayısı ile doğa ile içiçeyim.. burada da kedileri besliyorum.. etrafta sincaplar ve yılanlar da var, kertenkele ve örümcekler de.. ama ben onların topraklarında konuğum.. ben onlara saygı gösteriyorum onlar da beni her sabah kuş sesleriyle uyandırıyorlar..

>> İlk evcil hayvanınızdan bahseder misiniz?

Yukarıda bahsettiğim gibi birçok hayvana baktık.. ancak evimize giren ilk evcil hayvan, siyah bir cockerdı.. malesef bir yaşındayken bir arabanın çarpması sonucu kaybettik..

>> Tüm hayvan severler gibi sizin de yerel yönetimler beklentileriniz vardır. Bekledikleriniz nelerdir ? Dönem dönem apartman yönetiminden tutun da Belediyeler’e kadar sorun yaşadığımız oluyor. Siz nasıl aşıyorsunuz bu sorunları ?

Bu tahammülsüzlük son zamanlarda başladı bence.. eskiden böyle değildi.. kimseyi zorlayamazsınız tabi ki ama en azından herkes birbirine saygı duyardı.. köpeğimiz varken giriş katında bahçeye bakan bir evde oturuyorduk.. dolayısı ile şanslıydık biraz.. bir problem yaşamadık.. artık işim gereği evde hayvan besleyemiyorum çünkü çok fazla yalnız kalacak.. o sebeple doğadaki hayvanlara elimden geldiğince bakmaya çalışıyorum.. yerel yönetimlerden ya da diğer kurumlardan herhangi bir beklentim yok.. iki ayaklılarla o kadar meşgulüz ki dört ayaklılara fırsat gelmiyor sanırım.. bu konuyla ilgilenen insanlar kendi çevresinde birşeyler yaparsa, zaten çok da birşey beklemek gerekmez sanırım.. aslında her konuda böyle davranmak lazım.. herkesten birşeyler bekliyoruz sürekli..fazla alıştık bence adamsendeciliğe ve tembelliğe.. herkes günü kurtarma çabasında.. yarını ya da bir adım sonrasını düşünen yok..

>> Kürk konusunda ne düşünüyorsunuz ? Kürk içeren tekstil ürünleri kullanıyor musunuz?

Taklit olduğu sürece problem yok.. ama gerçek kürk giyen biri ile karşılaşırsam, 1-o yenik başlar benim gözümde.. farkındalık ve duyarlılık eksikliği beni rahatsız eder..

>> Türkiye’de hala sokaklarda kediler , köpekler maalesef ki öldürülüyor , eziyet görüyorlar ,tecavüze uğruyor, yaşlandı diye sokağa atılıyorlar. Sizce sokakta yaşayan dostlarımız için neler yapabiliriz?

Insan dostunu sokakta bırakmaz.. eğer onlara dostlarımız diyor ve sokakta bırakıyorusak, bu bizim ayıbımız.. medeniyetle ilgili de bir durum var tabi..yurtdışında sokakta gezen bir kedi ya da kopek görmedim hiç.. bir hayvana tecavüz eden bir zihniyeti hiç konuşmayalım zaten..

>> Barınakların kalitesini arttırmak için ne yapılabilir?

Insanın kalitesini arttırmak gerekir ki, “hiç işim gücüm yok bir de barınak mı düşüneyim” denmesin..

>> Daha önce hiç bir barınağı hiç ziyaret ettiniz mi ?

hayır etmedim..

>> Sizi ne zaman konuk edecegiz ?

davet edildiğim zaman :)

>> Şimdi size bazı kelimeler söylemek istiyorum. Sizde yarattığı çağrışımları öğrenmek istiyorum.

Güç : kontrolsüzü başa bela..
Müzik : iyi ya da kötüdür..bir tercih yapmak ise, hayattır..
Yarışma : kimseyle yarışmadım,yarışmıyorum da..kavgam zamanla..
Köpek : koşulsuz, “eğer”siz ve beklentisiz sevgi..
Aşk : herkesi yolcu ettikten sonra elimde ve evimde kalan..
Evlilik : huzur ve güven..
Sadakat : hayatınızdaki herşeye sadıksanız, mutlaka geri dönüşünü alırsınız..
Muhtaç : olduğum kudret,damarlarımdaki asil kanda mevcut..
Yardım : kimseye, istemeden yardım etmemeyi öğrettiler malesef..
Kedi : cool..

HEYGIRL RÖPORTAJI

Hobilerin: yemek yapmak,dekorasyon,motosiklet,basketbol
Fobilerin: kapalı dar alanlar
En sevdiklerin: ailem,bodrum, yalnızlığım
Kitap: nietsche ağladığında
Albüm: sting –all this time , erkan oğur – bir ömürlük misafir, fikret kızılok – yana yana, kerem görsev/allan harris – laid back
Film: tüm almadovar filmleri
Renk: siyah,duman, yeşil
Yiyecek: peynirli su böreği,suşi
Aktör: anthony hopkins
Aktris: monica belluci,jennifer aniston


Şarkı söylemeye nasıl ve ne zaman başladın?

Kendimi bildim bileli şarkı söylerim.. galiba ben bununla doğmuşum..

Oyunculuk işi nasıl oldu?

Birkaç senedir teklifler geliyordu.. ancak önce albümü tamamlamak istedim.. “senden başka” çok içimize sinen bir proje olduğu için de kabul ettik..

Daha önce yer aldığın projeler?

Bu ilk dizi projem..

Oyuncu ya da şarkıcı olmasan ne olurdun?

Aşçı ya da sporcu..

Çocukken, büyüyünce ne olmak isterdin?

Basketbolcu..

Çocukluğuna dair hatırladığın, aklında kalan en güzel anılar, anlar vs.

Kardeşimin korhan’ın doğumu.. çünkü, onu kıskanacağımı düşünerek, bir sepet dolusu oyuncak ve çikolata getirmişlerdi..

Ergenlikte nasıl bir gençtin?

Herkes gibi bol sivilceli..

12 yaş, 15 yaş, 18 yaş… Bu yaşlar sana neler hatırlatıyor?

12- ilk enstrumanım olan kanun alındı
15- ilk kez aşık oldum
18- ehliyetimi aldım..

Bir günlüğüne çocukluğuna dönme şansın olsa, hangi yaşına ve hangi zamana dönmek isterdin?

Hiç “keşke”m yok.. o yüzden gelecek günlerin bana neler getireceği daha çok heyecanlandırıyor..

“Geriye dönsem, şu hatayı asla yapmazdım” dediğin bir şey var mı?

işletme yerine daha farklı bir eğitim almayı tercih ederdim..

En sevdiğin erkek ve kadın süper kahraman kim? Neden?

Spiderman , nedenini hiç düşünmedim..

“Senden başka” dizisinde canlandırdığın karakter sana ne kadar yakın, ya da ne kadar uzak?

Ben hiçbir zaman kavga eden bir insan olmadım. Olayları hep mantık çerçevesinde çözdüm. Ama ben de sevdiğim kadına kuzu gibi bakarım. 'Orhan'ın bana benzeyen çok yönü var. Verdiği sözü tutan, inandığı şeyin arkasından giden, sevdiklerini önemseyen biri... Vefa onun için de benim için de bir semt adı değil.


Evlisin sanırım. Yine de soralım: Nasıl kızlardan hoşlanırsın:)

Beni heyecanlandıran,güldüren,eğlenceli ve sürprizli..


Peki, karşındaki kızın çocuk ruhlu olmasını ister misin:)

Zaman zaman.. fazlası sıkar..

Peki, sen ne kadar çocuk ruhlusun?

Gerektiği kadar.. bazen kaçıp gidiyormuş gibi görünse de onu içimde tutmak için uğraşırım..

En son çocukça ne yaptın?

Keşke çocukça birşeyler yapabilecek kadar vaktim olsa.

TOLGA FUTACI- AHMET ERTEN'LE HAYAT MÜZİK RÖPORTAJI


''Akademi Türkiye'' ile hayatımıza giren Tolga Futacı ,yarışmadaki düzgün duruşu ve başarılı vokal performansıyla dikkat çekmeyi başardıktan sonra İremrecords etiketiyle ''Cennet Bahçesi'' isimli albümüyle sevenleriyle buluştu.Müzikal yolculuğunda ağır ve emin adımlarla ilerleyen başarılı müzisyen,Hayat Müzik'te Ahmet ERTEN'in konuğu oldu..

-Tolga Futacı ismi geniş kitleler tarafından Akedemi Türkiye'de duyuldu ve ciddi bir dinleyici potensiyeliniz oluştu burda...Biraz Akademi Türkiye serüvenine nasıl dahil olduğunuzdan ve size kattıklarından bahseder misiniz?

Yarışma konseptine,özellikle müziğin ya da bir sanat dalının yarıştırılması konseptine çok sıcak bakan biri değildim ve hala da değlim.. Ancak , “akademi türkiye”nin yurtdşı formatı çok başarılıydı.. Burada da aynı yol izlenmeye çalışıldı elden geldiğince ve ama her işte yapıldığı gibi biraz alaturkalaştırıldı tabi.. Ama tekrar yapılmamış olması yine de kalitesini ortaya koyuyor J Sorunun cevabına gelince, beni etkileyen yurt dışı formatının cazibesi olmuştu.. Daha sonar yapılan “American Idol” yrışmasından da Jennifer Hudson gibi bir kadın çıkmıştır ki, hem grammy hem de oscar alarak, aslında işler doğru yapıldığı takdirde ,bu tarz programların rating dışında da amaçlara hizmet edebildiğini göstermiştir.. Bana kattıklarına gelirsek, ciddi bir tanıtım sağladı.. Albümün çıktığından haberi olmayan insanlar bile, akademi’den tanıyorlar..

-Akademi Türkiye yarışması,müzik adı altında yapılan diğer yarışmalardan çok farklıydı..Bir eğitim alıyordunuz,24 saat kameralar önünde gelişiminiz dakika dakika kaydediliyordu...Ancak diğer yarışmalarda ön plana çıkan ya da çıkarılmak istenen şey işin show kısmı..Bu konuda neler dünüyorsunuz?

Bu tür programlara katılmak isteyen insanlar, katıldıklarında hemen şöhret olacaklarını sanıyorlar.. Öyle bir hava yaratılıyor ki, kendinizi star sanmanız sağlanıyor.. Ben o yarışmaya onaltıbin kişi arasından seçildim.. Bunda şansın da önemi büyük tabi ki.. Ama inandığım birşey var ki, “şans yalnızca hazır olana güler”.. Yani orada alınan eğitim benim bilmediğim şeyler değildi.. Çoğu zaman çok sıkıldım.. Aslında bu da işin show taraflarından biriydi.. Ama bir gerçek de yadsınamaz ki, bizim yarışmada jüriden çok daha ön plandaydı yarışmacılar..

-İlk albüm Cennet Bahçesi...Yapımcı firma ise İremrecords..Bu çalışmada yapımcının Aykut Gürel gibi bir müzisyen olması önemli bir etken olsa gerek..?

Ya inandığım ve arkasında durabileceğim birşey yaparım,ya da yapmam.. Dolayısı ile, Aykut Gürel’e ulaşıncaya kadar olan zamanda reddettiğim çok teklif oldu.. Özellikle yarışma sonrasında.. Bence zaten yapımcılar müzisyen olmalı.. Ayrıca çok iyi de bir pazarlama grubu olmalı.. Aykut Gürel ,yıllardır takip ettiğim ve bence akustik müziği en iyi kaydeden insanların başında gelir.. Dolayısı ile onun enerjisini katması çok önemli bir etken.. Tabi Cem Tuncer’i de unutmamak gerekir..
-Bu konuyu Aykut Gürel'le yaptığımız röportajda da konuşmuştuk''Cennet Bahçesi'' albümü de iremrecords'un diğer yapımları gibi ticari kaygının en alt seviyede tutulduğu müzisyen albümlerden..Bu hem büyük bir risk hem de büyük bir artı değil mi?


Erkan Oğur’un bir cümlesi vardır.. “Müzik iyi ya da kötüdür.. Bir tercih yapmak ise hayattı”.. Ben hayat kalitem yüksek olsun isterim.. O sebeple, taviz vermeyeceğim şeylerin başında “bence” doğru olduğuna inandığım şeyler gelir.. Ayrıca risk almazsanız büyüymezsiniz,değil mi ?

-Tolga Futacı'nın günümüz müzik piyasasına bakışı nasıl..?İdolleri kimlerdir?

Ortada karmakarışık birşey var.. Ne olduğunu anlayana kadar hevesler başka yönlere kayıyor.. Şu dönemde r’n’b ve hip-hop daha populer diye, hayatında bu müziği dinlememiş insanlar bile bunları söylemeye çalışıyor.. Sistemin içinde olmak bunu gerektiriyor sanırım.. Dolayısı ile ben kendi sistemimi oluşturmaya çalışıyorum.. Türkiye’deki idollerimde de ciddi hayal kırıklıklarım var.. Bu işlere başlarken gözümde çok büyüttüğüm insanlar var.. Genelleme yapmak gerekirse, kendi ürettiklerini sunan insanlara saygı duyuyorum..

-Albüm öncesinde,sizi bir yarışma programında tanımış olsak da bunun da ötesinde bir vokalistlik geçmişiniz var..Biraz bu süreçten de bahseder misiniz?

Metin Arolat’a gitarla; Gülşen, Ayşe, Ajda Pekkan ve Aşkın Nur Yengi’ye sesimle; Jale’ye,Bora Öztoprak’a gitar ve sesimle; Leman Sam’a ud, gitar, buzuki ve sesimle; en son olarak da Sibel Tüzün ve Altay’a ud ve sesimle eşlik ettim. Bu işler devam ederken, arkadaşlarımla kurduğumuz bir ekiple çeşitli klüplerde “sadece sevdiğimiz şarkılar” konsepti altında programlar yaptık. Sevdiğimiz Türkçe parçaları baya bir değiştirip çalıyorduk..

-Yılladır müzisyenlerin çektiği sıkıntılardan biri de telif haklarının korunmasıyla ilgili..Sizce ülkemizde artık telif haklarının rayına oturduğunu düşünüyor musunuz?

Büyüklerimiz ellerinden geleni yapıyor ama yurtdışındaki gibi oturması bence daha zaman alacak.. Tam oturmuş olsa, Berkant’ın helikopteri ile gittiği bir adada, şatosunda yaşaması gerekirdi.. Sadece ben herhalde yüzlerce kere “samanyolu”nu biryerlerde dinlemişimdir..

-Cennet Bahçesi'nden iki klip geldi..Önümüzdeki zaman dilimi içinde yeni bir klip düşünülüyor mu?

“Usul Usul” Gürcan Keltek tarafından, “Mavi AG version” da Veli Çelik tarafından çekildi.. Bu işler malesef kolay olmadı.. Üçüncü bir klip için de sponsor bulduğum takdirde çekerim… Yoksa zor..

-Siz de internet ortamını sevenleriyle buluşmak için değerlendiren müzisyenlerdensiniz..Web sitenizden..Sevenleriniz size internet üzerindennasıl ulaşabilirler?

İnternet herkes gibi benim de vazgeçemeyecğim birşey.. Teknolojiyi seviyorum ve kullanıyorum.. http://www.tolgafutaci.com/ benim resmi web sitem.. siteye girdiğiniz zaman sol tarafta mor renkli bir logo var.. Orayı tıkladığımız zaman da http://www.tolgafutacifan.com/ ‘a bağlanıyorsunuz..

-Son olarak Tolga Futacı'nın planlarından bahsedelim..Yeni albüm,ya da sahne çalışması gibi netlik kazanmış projeler var mı şu sıralar?

Bu album daha çok yeni.. Dolayısı ile, yeni albüme daha zaman var.. Sahne içn de çalışalarımız başladı.. Yıllardır beraber çalıştığım ekip tekrar biraraya geldi.. Davulcu ve piyanist askerdelerdi.. Şimdi daha bilgisayar destekli ve günümüz soundlarını barındıran tamamen değiştirilmiş aranjelerle çalacağız hem albümdeki hem de diğer şarkıları.. Ayrıca, Temmuz ayı içerisinde aTV ekranlarında yayına girecek bir dizinin çekimlerine başlamak üzereyiz..

-Hayatmüzik'in konuğu olduğunuz için teşekkür ediyoruz..Son olarak sevenlerinize ve okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?..:)

Ben de çok teşekkür ederim konuk ettiğiniz için.. Etrafı düşünmeden inandıklarınızın arkasından gidin.. Mutlaka biryerlere götürüyor sizi..

TOLGA FUTACI SEVENTEEN RÖPORTAJI


TOLGA FUTACU KULİSONLİNE RÖPORTAJI


Tolga ile röportaj yapmaya gitmeden önce Hakkında çok fazla bilgiye sahip değildim. İrem Recods’a girdiğimiz andan itibaren Tolga’nın enerjisini; devam eden sohbetimiz boyunca da Hayata, müziğe bakışını açıkçası çok sevdim. Kendi adıma şunu diyebilirim ki ben müziğin içinde Hep böyle insanlar olsun istiyorum.

Tolga Futacı’nın müzik serüveni nasıl başladı?

Hep vardı. Sonradan edinilen bir dürtü değil. Bununla doğuyorsun galiba. Tam bilmiyorum. Birileri söylemişti zamanında ‘Ben bununla doğdum galiba,’ diye. Çok doğru. Bununla doğuluyor büyük ihtimalle. Düşününce ortaokul yıllarında kanun çalmak istedim, kanun alındı. Dersler aldım. Üç sene çaldıktan sonra kanundan sıkıldığımı fark ettim çünkü kucakta duruyor, sarılamıyorsun. Ben enstrümana sarılmayı severim. O yüzden uda geçtim. Ut almadı ilk başlarda babam. O dönem çalışmadığım, okuduğum için babaya muhtaçsın, almadı. "Sen maymun iştahlısın. Bundan da vazgeçersin, almayacağım," dedi. Ondan sonra ut taksimleri yapmaya başladım babama ağzım ile karşısına geçip. Güç bela ikna ettim, aldı bir tane ut. Udun ilk geldiği gece babama en sevdiği şarkıyı çaldım garip bir şekilde. Anneannem de öğretiyordu, o da çalarmış zamanında rahmetli. Ondan sonra Türk müziği eğitimim devam etti, bir sürü hoca ile çalıştım. Bir gün atv’den aradılar beni. "‘İner misin, Çıkar mısın?’a başvurmuşsunuz. Hadi gelin," Ben şoke oldum tabii; kim başvurdu ki diye. Bir baktım babam göndermiş formları kardeşim ve benim adıma. Gittik görüşmeye, dediler ki "Çok fazla Türk müziği ve fantezi dalında başvuru var. Gelin, bizle beraber çalışın, programda ut çalın." Tamam, dedim ben de. Öyle başladı profesyonel enstrümanistlik hayatım. Daha sonra, orada çok iyi bir batı müziği orkestrası vardı, batı müziğine de orada eğilmeye başladım. Üniversitede okuyordum zaten o dönem. Üniversitede okurken de Akademi İstanbul’da yarı zamanlı konservatuar eğitimi aldım. Böylece batı müziğini de soktum hayatıma. Böyle de gelişti gitti her şey. O sırada tabii bir sürü ünlü isimle de çalışıyordum.

Albüm ne zaman çıktı? Kimlerle çalıştın?

Bu albüm 1 Ocak 2007’de resmi olarak çıktı aslında. Pazartesi gününe denk geldi. Hem ayın 1’i hem senenin başı hem haftanın başı. Eski bir Afrika inanışına göre derlermiş ki "Her şey 1 Ocak Pazartesi başlarsa o sene çok bereketli, çok güzel, çok yoğun olur." Bu hatta bir giyim firmasının reklâmında da vardı, panolarda gördüm. ‘İrem Records’tan çıktı, Aykut Gürel yaptı albümü. Cem Tuncer ki benim Akademi İstanbul’dan sınıf arkadaşımdı, çok iyi bir caz gitaristidir ve hocalık da yapıyor. Hiç bir aranjman yapmadan bütün albümü iki günde çaldılar.

Bağlantınız nasıl oldu?
Cüneyt Duru diye bir arkadaşım var. Burayla bağlantısı olan bir insandı. Onun vasıtasıyla oldu. "Aykut Gürel senin tarzına, tavrına uygun işler yapabilir," gibi bir konuşma geçti. "Aa tanıştırsana," dedim. Böyle başladı. Hatta Keremcem çıktığı zaman televizyonda görmüştüm. "Böyle işler yapılıyor mu hala? Keşke birileri bana da yapsa," derken; çok istemişim demek ki gönülden, denk geldi. Devamında da yaylı grupları, mix-mastering bölümü için de Raks- Marşandiz’e gidildi. Orada yapıldı. Dediğim gibi 1 Ocak Pazartesi günü de raflardaki yerini aldı.

Sence müzik kariyerinde sağlam bir yer edinmenin kıstasları nelerdir?
Sistemin adamı olmamak herhalde.. Yani gözlemlediğim bir şey var. Çok komiğime de gidiyor açıkçası son yıllarca Türk Müziği nameleri içinde olan şarkılar söylemeye alışmış olan bir insan şu dönemde Rnb Hip Hop popüler diye o tarz bir şey yapmaya çalışıyor. Başkalarından şarkı almak biraz da bazı şeyleri kısırlaştırıyor. Ben her zaman kendi üreten insanların daha uzun vadeli olduğuna inandım. Şarkılar ilk etapta sevilir, sevilmez. Çoğu Sezen Aksu şarkısı da ilk dinlersiniz ama "Ne yapmış şimdi Sezen, olmamış," dersiniz. Üç- beş dinledikten sonra "Yok yok, olmuş. Gene yapmış"a gelir olay. Herhalde bunun da kıstası bu. Kendinizin üretmesi daha samimi geliyor insanlara. Tabana yayılması daha uzun vadede oluyor, biraz zaman alıyor ama sanıyorum üretebiliyor olmak.

Bu albümde kaç tane yitirilmiş aşk var ya da var mı?

Yitirilmiş aşk.. Çalışmadığım yerden geldi. [Gülüyoruz.] O zaman ben şöyle rahat bir pozisyona geçeyim. Yitirilmiş aşk tabii ki var. Otomatiğe bağlamışım ya şimdi acayip heyecanlandırdı farklı bir soru.
Ben onu gözlemliyorum hep. İlk, kendinle ilgili ne söylemek istersin, diye soruyorum. Cevaplar hep otomatik çünkü hep aynı sorular geliyor. Benim iddiam o zaten; kimsenin sormaya cesaret edemeyeceği soruları değil, kimsenin aklına gelmeyen soruları soruyorum.
Cesaret edilmeyecek soru da yoktur zaten. En fazla cevap vermeye cesaret edemezsin.
Beni ilgilendirmeyen şey kimseyi ilgilendirmez, diye bakıyorum olaya. Yani buradaki kaç tane yitirilmiş aşk var derken kimleri yitirdiniz diye sormam. O bölümü bizi ilgilendirmiyor.
Zaten niceliğinden çok niteliği önemli yitirilen aşkların ki sende bir şey bıraksın. Öylesine geçip geçmesi çok mühim değil. Delip geçmesi mühim ki bu sende bir şey bırakıyor. Bir şey bıraktığı zaman da sen arkanda bir şeyler bırakabiliyorsun insanlara bence. Bu anlamda aşk mı diye cevap veremem; aşk mıydı, değil miydi? Ama kimse bunu inkâr etmez; ilk aşklar hiç unutulmaz, böyle bir şey vardır ama şu anda da hakikaten ilk görüşte âşık olduğum insanla evliyim. 18 Haziran’da da bir sene olacak.

Albümde kaç şarkı var?
11+1. Mavi, diye bir şarkımız var. Sadece onun sözlerini Sibel Alaş yazdı. Bir de onun Aykut Gürel versiyonu var, daha keyif için yapılmış bir düzenlemeydi. İkinci klibi de ona çektik. Performans klibiydi. You-tube’dan bakabilirsiniz kliplere. Çoğu insan klip çekildiğinin farkında değil.

Bu albüm kariyer hedefinde nereye getirdi ya da nereye götürüyor?
Bu albüm benim en iyi albümüm çünkü ilk albümüm. Neden en iyi albümüm? En çok heyecanla yaptığım şeydi belki de. Yıllardır, 12 yıldır beklediğim bir şeydi bu. Tabii ilk başta 12 yıl derken, müziğe başladığınız anda elbette ki albüm isteğiniz oluyor içinizde ama o zaman yaptığım saçma sapan bir şey olabilirdi. Nasıl anlatayım ki? Bu çok garip bir heyecan. 3–4 defa hatta 4–5 defa direkten döndüm ben albüm için. Hatta bir keresinde stüdyoya girdik. Çok tanınmış prodüktörlerin tekliflerinden bahsediyorum. Girildi ama hiç içime sinmedi. Karşılıklı oturduk, "Tamam, yapmayalım"a geldi olay. Ben şu cümleyi hep kullanıyorum. Galiba Aykut Gürel gibi bir adamı beklemişim, diyorum çünkü bu bence naçizane bunca zamandır piyasa denen şeye emek vermiş biri olarak akustik müziği en iyi kaydeden insanla yapmak çok güzel bir his. O yüzden her şeyi Allah gönlüme göre verdi. Hatta albümde ‘Bu gece’ diye bir şarkı var. O şarkıyı dinlediğiniz zaman, başlangıcı ortaya kadar gelişi falan hep Parliament gece kulübü tipinde hafif caz gibi bir şeydir ama aslında şarkının özü rast makamında. Ben şarkılarımı yazarken hepsini düzenliyorum zaten kafamda. Bu bağlamda tekrar teşekkür ederim ekibe çünkü hiç karışmadılar neredeyse. Düzenleme yapılmadı gibi gözükse de ne istediysem de kondu. Tabii mantık çerçevesinde istediğim her şey. ‘Bu gece’de hep Adnan Karaduman, meyhane kemanı çalsın istemiştim. Mixlere sadece bir gün gittim ve o adam oradaydı. Ben anlattım bu durumu, hikâyeyi. "Tamam, açın kayıtları; gireceğim," dedi ve çaldı. En son sır diye bir kitap çıktı. Ben farkında olmadan yıllardır bunu uyguladığımı fark ettim. Bir şeyi gerçekten istediğim zaman o bana geliyor bir şekilde.

Hep çok gülme ağlarsın, derler. Hâlbuki tam aksine çok gül ki daha çok gülesin.

Tabii, tabii.

Cennet Bahçesi’nde içine en çok dokunan şarkı hangisi?

Aslında hepsi çünkü sözlerini hakikaten hissederek yazdım hepsinin ama en sevdiğim şarkım galiba 5 numara: Aşk Yalan. O şarkıyı dinlediğim zaman, o sözlerin geçtiği zamanlara, her dinlediğimde hakikaten gidiyorum. Sezen Aksu bir röportajında, "Bir insan kendi sesinden bu kadar hicranlaşabilir mi?" demişti. O kalmış mesela aklımda. Hicranlaşacak bir şey de yok aslında işin içinde ama belki de sözleri beni bir yerlere tekrar götürüyor.

Cennet Bahçen nasıl bir yer?

Bütün günümü dışarıda, bir yerlerde geçirip sizinle sohbet edip, kargaşanın/ karambolün içine girip her şeyi bitirip döndüğüm yer. Cennet Bahçesi, İrem demek. İrem, benim eşimin adı. Hayatımda çok ilginç tesadüfler var. Şirketin ismi de İrem Records. Hatta "Şirket mi kurdunuz? Hayırlı olsun, " bile dediler. Her şey paket halinde gelmiş benim hayatıma sanki.
Her şeyin zamanı var.

Hoşuna gitmeyen bir eleştiri aldığında nasıl tepki veriyorsun?

Tepki vermiyorum. Sonuçta benim CD’im bir ürünse ve ben bunu yapmakla mükellefsem bunun en iyisini yapmalıyım. Herkesi memnun etmek gibi bir kaygım zaten yok. Olmamalı da.. O zaman özgürlüğümü kısıtlar bu.
Genelde bazen saldırgan tutumları oluyor insanların. Bunlar da rahatsız ediyor.
En çok gelen ve gelmesini de beklediğim eleştiri; yarışmacı şarkıcı, yarışma şarkıcısı. Mesela bundan çok mutluyum, kimsenin beklediğinden alt seviyede bir iş olmadı.

Ben yarışmalara sıcak bakan biri değilim.

Ben de değilim.

Keşke hep eğitimli, bu işi gerçekten yapan insanlar katılsa o zaman tamam. O bir yol açmadır ama alakasız insanlar da girince kötü oluyor, o denge bozuluyor.

Bizim yarışmadan bir daha yapılmadı. Biraz daha kalburüstü bir yarışmaydı. Bir de yarışmacılar ön plandaydı. Jüriden kaç kişiyi hatırlıyorsunuz ki mesela? Ama ben diğer yarışmaların bütün jürilerini sayabilirim, onlar ön plandaydı. Sonuçta bütün yarışmalarda, bütün televizyon işlerinde malzeme insandır, amaç da reytingtir. Bunu bilip girmeniz lazım zaten oraya.

Şarkını dinlerken ağlayan birini görsen ne yaparsın ya da ağladığı sırada dinlerken görsen? Şarkı ağlattı anlamında demiyorum.

İkisi farklı ama ya..
Biri ağlıyor o sırada senin şarkılarından biri çalıyor, içlenmiş filan.
Benim şarkımın etkisi varsa içten içe bir ego tatmini olur muhakkak ki. [Gülüyoruz.] "Vay kardeşim ne yazmışım," diye falan. Ben kendi kendime hisleniyorsam yazdığım şeyden başkasının da hisleniyor olması, bu duyguyu samimi olarak vermiş olduğumu gösteriyor. Şimdi çok enteresan, iki ucu pis değnek, diyeceğim; değil. Değneğin her yeri pislik, tutacak yer yok. [Dayanamayıp kahkahalarla güldüm.] Sevineyim mi, üzüleyim mi bilemedim şimdi. Sevinirim tabii canım, benim şarkımdan dolayı diye sevinirim ama bir yandan da "Niye ağlıyor ki acaba?" filan diye de üzülürüm. Ağlamak güzeldir, rahatlatır.

Ne yaparsın? Konuşur musun?

Benim böyle çok alık alık anlarım var. Mesela bir yere girdim, radyoda benim şarkım çalıyor. "Aa benim şarkım!" dedim. Oradakiler döndü "Nasıl yani?" dediler. Beni tanımadılar, şarkıyı sevmişler. [Kahkahalarla güldük.] "Bu şarkıyı ben söyledim," dedim. "Hadi canım," dediler. Sonra bir iki dergide röportaj çıkınca, sürekli gittiğim bir yerdi, görmüşler dergide, "Şimdi oldu, taşlar yerine oturdu" demişlerdi. Şaşırıyorum, daha hala alışamadım, garip geliyor bana. Şarkıları çünkü ben yıllarca yazdım; arkadaşlara, eşe dosta çaldım, söyledim. Hiç sosyalleşmemişlerdi. Şimdi sosyalleştiler.

Çalmadın mı bir yerlerde, barda falan?

Çaldım. Mesela fun clup’takiler ‘Cennet Bahçesi’ne çok sahip çıktılar çünkü o şarkıyı hep çaldık onların geldiği zamanlarda ve istek geldi. Usul usul ‘Cennet Bahçesi’ne çok istek geliyordu.

Hayallerinin peşinde koşar mısın?
Koşarım tabii. Koşmaz mıyım?! Hayalleri kaybettik mi her şey kaybolmuş demektir.

Karşındaki kişiyi etkilemek için hiç müziğinden faydalanıyor musun?
Dum. [Gülüyoruz.]
Şimdi ben de evli olduğunu öğrenince sorsam mı sormasam mı diye düşündüm ama bunu illa aşk ya da cinsellikle ilgili değil, herhangi bir şey için soruyorum. Bir yere gittiğin zaman hani insan kendini göstermek ister. Şarkı söylemek bu işlerde en kolayı; mesela yazar olduğun zaman "Bak, ben bunu yazdım," demek olmuyor.

Öyle bir şey yapmadım. Yapmam çünkü sahne dışında şarkı söylemek bana teneffüste ders çalışmak gibi geliyor. Yani ben sahnede şarkı söylemeyi seviyorum.

Kendinleyken şarkı söylemiyor musun ya da arkadaşlar arasındayken?

Yok, söylemem pek. Böyle çok acayip, olağanüstü keyiflenmem lazım ki hiç düşünmeyeyeyim onu. Çalayım, söyleyeyim falan. Normalde dinlemeyi daHa çok seviyorum.

İhanete en çok uyan şarkı Hangisi? Seninkilerden de olabilir başkasının şarkısı da olabilir..

Özlem Tekin’in şarkısı: ‘Aşk Her şeyi affeder mi?’

Affeder mi?

[Tolga burada bir aH çekti.] Bilmiyorum.
Kısa bir sessizlik oldu ve "Doğru bir cevap oldu," dedim ve güldüm
.

Bilmiyorum, o ana bağlı. Ben her zaman çok dürüst oldum Hayatımda tüm insanlara karşı. Bir dönem bir kız arkadaşım vardı ve ben bir kızla tanıştım. Hakikaten çok hoşlandım ve kız sadece 11 gün için Türkiye’de kalacaktı ve ben kız arkadaşıma onunla da 2,5 senedir beraberdik, ‘Böyle böyle bir durum var. Ya bana 11 gün müsaade et, ayrılalım ya da bir şey olsun çünkü aklımı sana vermem mümkün değil şu anda. Ya da tamamen bitsin. 11 gün aklıma bir şey gelmez emin ol ama sonra kendimi yerden yere vurabilirim. Böyle bir ihtimal de var." O da "Tamam," dedi. Sonra biz tekrar beraber olduk. Onun gözünde bu bir ihanet değildi, benim gözümde de değildi aslında çünkü bir dönem için ayrıldık, birbirimizi özgür bıraktık sonra tekrar bir araya geldik. Çok sürreal gelebilir bu durum ama böyle bir şey yaşadım.

Klasik bir soru soracağım ama bu tamamen kendi egomla ilgili. Kitap okur musun?

Okurum tabii.

Ne sıklıkla?

Sürekli. Aynı anda 2–3 kitap okurum hatta. Okumanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Okumak derken müzik yapıyorsam müzikle ilgili kitaplar değil sadece. Okumak mutlaka bir şey katıyor. Ben senle konuşurken 50–60 kelime ile ya da 100 kelime ile sınırlı kalmıyorsam, konuşmamı zenginleştirmeye çalışıyorsam bunların Hepsi kitap sayesinde. Hakikaten okurum ve okuyan da bir aileden geliyorum çünkü. Babam yerde gazete kâğıdı bulurdu, okurdu mesela.

Aslında sorunun cevabını az çok taHmin edebiliyorum ama yine de soracağım. Eğlence dünyasının mı yoksa sanat dünyasının mı bir parçası olmak istiyorsun?

En başta demiştim ya sistemin şarkıcısı değilim. Sistemin insanı değilim galiba. Bunu fark ettim. Biraz önce de baHsettim; Hani bir müzik türü moda diye benim öyle bir şey yapmam komik olur. Söyleyemem çünkü içimde böyle bir şey yok. Ben ne Hissediyorsam onu üretmeye ve vermeye çalışıyorum. İnsanlar sever sevmez, bunu bilemem. Dediğim gibi en iyisini yapmak zorundayım. Ondan sonrası da dinleyicinin işi.

Bugüne kadar, isim sormayacağım, HerHangi bir müzisyen için yaptığın en acımasız eleştiri neydi?
[Tolga düşünmeye başladı.]

Düşünüyorum, pek yapmam galiba.

Beğenmediğin bir iş olduğunda ki mutlaka oluyordur, ne gibi bir tepki veriyorsun?

Belki de şuna kızıyorum sadece. Ben şarkı söylemeye çok emek verdim. Şarkı söylemeyi öğrenmek için ciddi emek verdim. İlla okulda okumanız gerekmiyor yani içinden gelen bir şeyse başka türlü de eğitim alabiliyorsun dışarıdan veya içeriden, fark etmiyor ama maddi manevi çok emek verdim ben bu işe ve bunun çok kolay bir işmiş gibi gösterilip insanlara sunulmasından raHatsızım. İşi olmayan Hatta bu yapamadığını bile bile bu işe giren insanların Hepsini eleştiririm ama prensip olarak da benden önce kim çıkmışsa onlar için bir şey söylemem çünkü bir şekilde değer görmüşler.

Evde kendi kendineyken kafasından geçirebilir insan. Ben çok geçiriyorum, bir sürü yazar Hakkında fikirlerim var olumsuz. O anlamda yani. Kim olduğunu da o yüzden sormuyorum. Senin en kötü eleştirin ne bu ülkedeki müzisyenlere karşı? Gerçi gerçek müzisyenlere bir şey denmez de..

Müzisyen ile şarkıyı ayırmak gerekir belki de.. Müzisyenlere karşı bir şey söyleyemem çünkü belli bir seviyenin üzerinde olmazsanız piyasada kimseye çalamazsınız. Şarkıcı konusunda da en fazla doğru nota basmayan, sesin genişliğinden baHsetmiyorum, doğru nota basmak bu işin birinci kuralı; doğru nota ile söylemek gerekir. İsim verme, dedin ama iyi bir örnek olduğu içinisim vereceğim. Mesela İlhan Şeşen çok iyi bir şarkıcı değildir, çok geniş bir sesi yoktur; kendi cümleleri buraya kadar ama o kadar güzel duygu verir ki..
Erol Evgin gibi..
Evet, saHnesini izlediniz mi bilmiyorum ama Erol Evgin’in saHnesi okul gibidir. Birkaç kere izledim, benim arkadaşlarım çalıyor ona, oğlu da yakın arkadaşım. Hakikaten saHnesi okul gibidir. Bence birçok şarkıcının gidip Erol Evgin’in saHnesini izlemesi gerekir. Kast ettiğim duygu o zaten.
Canın sıkıldığı zamanlarda seni kendine ne getiriyor?

Durmak. Dururum sadece. Bir yerde okumuştum "Canın sıkıldığı zaman, depresyona girdiğini Hissettiğin zaman bırak geçsin içinden o." Duruyorsun, o geçiyor içinden. Sonuna kadar yaşarsan oradan da bir şey çıkarabiliyorsun kendine aslında. Bir şey canımı sıkarsa duruyorum sadece ya da toprakla, baHçeyle ilgileniyorum. Bir de çocuk seviyorum, bütün elektriği alıyor.

Gerçi son sorumun cevabını aldım aslında ama sorayım merak etme. Sorum manasız olacak ama cevap vermen gerekmiyor, evlisin. Kariyerin uğruna aşkını gizler misin, diyecektim. Evli olmasan gizler miydin?

Hayır, ben Hangi takımı tuttuğumu da gizlemiyorum. İllet oluyorum çünkü gördüğüm zaman. "Ben milli takımı tutuyorum, Hayranlarım gücenmesin," diyorlar. Yok, böyle bir şey.. Bu bana çok sahte geliyor. Karşımdan baktığım zaman bana saHte gelen bir şeyi ben yapmak istemem. O yüzden bir şeyi gizlemem. Ne olacak ki!

Bu albüm ve kariyerin boyunca özellikle belirtmek istediğin, destek aldığın kimler var?

Profesyonel kısmı dışında ailemin çok büyük emeği ve desteği vardı. Eşimin de aynı şekilde. Dostlarım da sağ olsun; onlar da benim başka bir iş yapmamam gerektiğini savundu, destek oldular. Çevremdeki Herkesten destek gördüm sonuçta.

Yarışmadan sonra sana da oyunculuk teklifi geldi mi? Özgür’ün rolünü Cenk’e de teklif etmişlerdi.

Bana da geldi. Ben de gittim onun görüşmesine. Hatta Cenk ile karşılaştık orada. Ondan sonra 3-4 teklif daHa geldi ama ben Her zaman "İstemiyorum," dedim. Benim ilk öncelikli Hedefim albümü çıkartmaktı ama şöyle bir şey var; benim örnek aldığım insanların tamamı yurt içi ve yurtdışından olsun; müzikallerde, sinema filmlerinde oynayan ya da onlara iş yapanlar, tiyatroyu çok ayrı tutuyorum bu işten. Televizyon da çok daha kolay bir şey..

Aslında öyle geliyor ama dizi film oyunculuğu o kadar kolay bir şey değil. İfadeyi yakın çekimlerde özellikle çok iyi vermek gerekiyor. Cenk’e de itiraz ettim, "Neden kabul etmedin?!" diye. "Ben müzik yapmak, albüm çıkarmak istiyordum. Oyunculuk çok ters." dedi. Ben yazarlık eğitimi alırken, bize dediler ki "İyi bir oyun yazarı olmak istiyorsan bir oyunda mutlaka oynamak, saHneyi bilmek zorundasınız. Ben gittim bir oyunda oynadım. Hiçbir zaman kariyer çizgimde oyunculuk yok ama saHne sanatları ile ilgili bir şey yazacaksam o ışığı, dekoru, oyuncuyu bilmem gerekiyor. Müzikaller derken sadece şarkı söylemenin dışında bence oyunculuk kısmı da çok önemli. [Ne çok konuşmuşum!]

Bence drama eğitimi almanın şarkı söyleyen insan için de çok büyük önemi var. Ben kısa dönem aldım, şimdi de bir oyuncu koçuyla devam ediyorum. Şarkı söylerken çoğu zaman o sözleri düşünmediğimi fark ettim ben. Melodinin bana kattığı Hisse dayanarak bir şeyler veriyordum insanlara ama sözlere de bakmak lazım. Sözlerde çok derin bir aşkı anlatıyorsa onu Hissederek söylediğin zaman direkt gözlere ve sesinin tonuna da yansıyor aslında bu. Oyunculuk dersi de alıyorum şu anda, Mahir Tek ve Hakan Yılmaz ile çalışıyorum.

Dizi film projesi var galiba, imzalandı diye okudum.

Evet, Temmuz içinde yayınlanmaya başlayacak. Başladık bakalım, ne olacaksa göreceğiz.


TOLGA FUTACI MÜZİKRAM DERGİSİ RÖPORTAJI

Şahidim, sonbahardı. Esti, en sert rüzgarları alıp arkasına. Lodostu önce adı, ısıttı bedenimi, ısıttı ürperen içimi. Girdi şehrin kıyısından, salınarak geçip her sokağından, ilerledi içerlerine doğru. Hatırlıyorum, geceydi, sönerken fenerler, ben ayaktaydım. Getirdiği yakamozlarla süsledi kaldırımları. Nasıl çırpındı yüreğim. Sanki ilerken içerilere iz bırakıyordu onu takip edebileyim diye. Yeni bozulmaya başlanan bağın ilk hasadının tadı damağımdan kanıma karışırken, onun verdiği sarhoşluk bambaşkaydı. Koştum peşi sıra. Girdiği her sokaktan geçtim defalarca. Ardından yağmurlar geldi. Her sokak sırılsıklam. Bıraktığı yakamozları, sürükledi kaldırım ızgaralarından. Sonra sessizce terk etti şehri, Karayel oldu işte o zaman adı. Üşüttü bedenimi, kalbim buz kesti. Yalnızlar kalabalığına ekledi beni ve aldırmadan gitti. Ne uğurlayanı vardı, ne de nereye gidiyorsun kal diyen. Belki sandı arkasından ağlayanı bile yok. Bu sonbahar bağ gerçekten bozuldu.


Akademi Türkiye ile tüm Türkiye’nin tanıdığı bir isim oldun. Tolga Futacı Kimdir? Yarışma günlerine gelene kadar neler yaptın? Paylaşır mısın okurlarımızla?
24 Ekim’de, yağmurlu bir İstanbul gününde merhaba demişim hayata. İlkokulu aneminde öğretmenlik yaptığı “Turhan ve Mediha Tansel İlkokulu”’nda okudum. Ortaokul ve liseyi ise “Kadıköy Anadolu Lisesi”’nde okudum. Bu dönemde Erol Sayan, Melahat Pars gibi isimlerden, kanun, ud, nazariyat dersleri almaya başladım. Adnan Günaydın’dan kanun dersleri aldım ama çok sevemedim.3 sene çaldıktan sonra.ud’a geçtim. Necati Çelik’le ud’la tanıştım, Sinan Kayan’la sonrasında da Vedat Yar’la çalıştım. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümüne devam ederken aynı zamanda Beyoğlu’ndaki Akademi İstanbul özel konservatuarında batı müziği eğitimi almaya başladım. Babamın benden habersiz ATV’deki “İner Misin Çıkar Mısın” programına yolladığı form neticesinde, onlardan gelen teklif üzerine orkestrada ud çalmaya başladım. Bu müzik hayatımın da başlangıcıydı. Programda iyi bir batı orkestrası vardı. Burada çok sesli müziği duymaya başladım ve acayip hoşuma gitti. Dolayısıyla batı müziği eğitimi almaya karar verdim.
Yani Akademi Türkiye yarışmasına katılmadan önce ciddi bir müzik eğitimin varmış. Niye işletme okudun da konservatuara devam etmedin?
Konservatuarı çok istedim ama Türkiye’de aileler derler ya “bir mesleğin olsun.”. Sonrasında kendimi Marmara İşletme Fakültesinde buldum. Aslına bakarsan üniversite okuduğuma pişman değilim. Çünkü değişik bir vizyon katıyor. Konservatuarda sadece müzik öğrenerek yetişmemeyi tercih ettim. Üniversite okuyor olmak konservatuarda okuyanlara göre belki de daha bir hırslandırdı beni. Bende hem üniversite eğitimiyle, hem de dışarıdan aldığım derslerle kendi donamımı arttırdım. Velhasıl “İner Misin Çıkar Mısın” programı ile başladığım profesyonel müzik yaşamım ünlü isimlerin sahnelerinde vokal yaparak, yada gitarımla eşlik ederek devam etti. Kimlere eşlik ettin sahnede? Metin Arolat’a gitarla; Gülşen, Ayşe, Ajda Pekkan ve Aşkın Nur Yengi’ye sesimle; Jale’ye,Bora Öztoprak’a gitar ve sesimle; Leman Sam’a ud, gitar, buzuki ve sesimle; en son olarak da Sibel Tüzün ve Altay’a ud ve sesimle eşlik ettim. Bu işler devam ederken, arkadaşlarımla kurduğumuz bir ekiple çeşitli klüplerde “sadece sevdiğimiz şarkılar” konsepti altında programlar yaptık. Sevdiğimiz Türkçe parçaları biraz değiştirip seslendiriyorduk.

Bu dönemde söz, beste çalışmaları da yapıyor muydun? Albüm yapmayı hiç düşünmedin mi?
Ufak tefek yapıyordum. 12 yıllık sürede 4, 5 defa da direkten döndüm albüm için. Çok fazla müdahale vardı. Sanatçı özgür olmazsa kendini ifade edemez. Yok şurada şu enstrüman girecek, bu söz böyle olacak. Bende özgür olmadığım sürece çalışamam. O yüzden bu albümlerin hiç biri olmadı. Aykut Gürel ise hiç karışmadı çünkü çok güvendi yapmak istediğim albüme.

Burada yarışmanın etkisi var mıdır sence, hani ünlü oldun ?
Sanmıyorum.Bu şuna benzer; birilerine torpil yaptırırsın bir iş için tamam o torpil olur ama torpil yapılan kişide bir numara yoksa, nereye kadar gider o iş. Albüm yapmayı denerken, istediğin tarzda olumlu bir yanıt alamadın.
Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdin? Genelde yıllardır müziğin içerisinde olan kişilere, yarışma sonucu ünlenerek bir şeyler yapmak hafif gelir. Peki ne sürükledi seni bu yarışmanın içerisine?
Pop Starlar başlamıştı o dönemde, ama kendimi o yarışmalarda görmedim hiç. Bir yandan da yurtdışında yapılan “Fame Academy”’i takip ediyordum. İngiltere, Almanya, İspanya, Fransa formatlarını izledim. Yarışmanın yurt dışı versiyonlarını görünce “burada da yapılır mı acaba” diye düşünürken “Akademi Türkiye” yazdı. Birleştirmeye çalıştım kafamda baktım formatlarda aynı “ben buna katılayım” dedim. İnternetten falan da değil direk elimle formu doldurdum, postaneden gönderdim ne biliyim hislerimi de katmaya çalıştım. Benim böyle şeylerim vardır. Gireceğimi bilerek verdim.

Hiç düşünmedin mi bu yarışmadan ya kötü bir derece alırsam diye? Mesela ilk hafta da gidebilirdin. Müzik konusundaki isteğin kırılır mıydı?
Giderdim, ne olacak ki. Ben, insanlar benim yapmak istediğim müziği sevecekler mi diye girdim. Rol yapmadan kendimi sundum insanlara. Bazen dünyanın en güzel müziğini yaparsın yada dünyanın en güzel ürününü üretebilirsin ama insanlar seni sevmezse almayabilirler. Sağ olsunlar çok sevdiler beni ikinciliğe kadar geldim. Çok gurur vericiydi. Bunu çok samimi olarak söylüyorum ve çok da heyecan vericiydi. Her hafta acaba bu hafta ne olacak gibi endişeler vardı.. Yarışmadan ben kolayca tanınırım, kendimi de sunabilirim düşüncesi de var mıydı, katılırken? Tabi birazcık vardı. Mesela şu an Taksim “The Marmara” otelindeyiz. Bu otel benim olsa ve 4 aylık ciroyu bana verseler, o reklamı yapamazdım. Televizyon çok etkili bir araç çünkü sen ne verirsen onun 3, 5 fazlasını gösteriyor. Çok itici de bulabilirlerdi. Ama böyle bulmadıklarına memnunum. Şöyle söyleyebilirim, o zamanlara geri dönsem hiç düşünmeden tekrar girerdim. Ben o evde çok eğlendim. Bir de şey var “ekmek elden su gölden”. Baya kendimi kral gibi hissettim. bir şey söylüyorsun oraya getiriyorlar. Dışarı çıkamıyorsun, para harcamıyorsun. O yüzden keyifliydi yani . İki buçuk sene önceki bir yarışmaydı bu.
Albüm için neden bu kadar bekledin?
Çok iyi hatırlıyorum 26 haziranda bitti yarışma. Çünkü annemin doğum günüydü. Albüm süresi uzadı. Bu arada da bir kaç kişiyle görüştüm albüm için ama yine çok karışmaya kalktılar. Aykut Gürel’le çalışmamın sebebi buydu zaten adam inanmadığı, inandığı şeyi tak diye söylüyor. İnandı bana.

Albümde kimler var peki?
Şarkıların biri hariç kalanı bana ait. Burada benim hayat hikayem var aslında. Eski parçalarımda var, yeni parçalarımda. Örneğin “Bu Gece”, “Affedin” çok eski şarkılar.
“Bırakmam Öpmeden” ilginç bir parça olarak öne çıktı? Albümü alıp götürecek gibi.
O yeni bir şarkı. Eğlenmek için yaptığım şarkıydı aslında. O parçayı albüme koymayacaktım fakat eşim zorladı.Dediğin gibi alıp götürecek galiba albümü. İnanmazsın belki o kadar istemeden çaldım ki şarkıyı. Şarkının benimle alakası yok. Hayal ürünü, hani böyle bir adam olsam ne yapardımın şarkısı bu.

Peki parçalarında yaşanmışlık, senden izler var mı?
Var tabi. “Cennet Bahçesi”’ni eşim İrem’e yazdım. İrem, “Cennet Bahçesi” demek. Albüme de eşimin adını vermiş oldum. Bir tane boncuğu şarkımız var müziği benim ama sözleri Sibel Alaş’a ait olan “Mavi”. ”Diğer yarışmalarda jüri ön planda hep, bizim yarışmada yarışmacılar ön planda”.

Yarışmanın sonucu beklediğin bir şey miydi?
Ben 8-10 hafta kalırım diye planlıyordum. Ben özel yaşantıyı seven bir insanım orda çok fazla göz önündesin, ayak uyduramayabilirim, 8-10 hafta kalır sonra ya kendi istediğimle ayrılırım yada attırırım kendimi diye düşündüm. Olmadı sonuna kadar bırakmadılar beni sağ olsunlar.

Akademi bittikten sonra, görüşmeye devam ettiğiniz eğitmenleriniz yada arkadaşlarınız var mı?
Bizim dans eğitmenimiz Nur Sonbahar ve Timuçin’le, Yüksel hocayla, Dilara hocayla görüşüyoruz.. Deniz Adanalı benim için çok önemli biri onunla görüşüyoruz. Pieter Snapper ile güzel bir arkadaşlığımız oldu hatta geçenlerde evlendi, kız istemeye babam gitti. Hatta onunla, Replikas, Bulutsuzluk Özlemi, Moğollar, Aylin Aslım gibi isimlerle çocuklara ders veren şarkıları içeren önemli bir projeye imza attık.

Unutulmaktan korktun mu?
Benim fikrime göre doğru iş her zaman yerini bulur. Bu da bence doğru, samimi bir iş oldu. Bana gelen yorumlarda hep bütün albüm tek bir şarkıymış gibi dediler. Ben bunu planlamıştım. Bunu başarmış olmak çok güzel. Tek şarkı derken,bir şarkıyı, hikayeyi anlatıyormuş gibi bir bütünlüğü var anlamında. Hep birbiriyle bağlantılıymış gibi.

Pop Star ile Akademi Türkiye arasındaki fark nedir?

İkisi de malzemesi insan olan reyting amaçlı yarışmalar. Ben hislerime güveniyorum.Akademinin doğru yer olduğunu hissetim. Elektronik yoldan değil de kendi yazdığım formla katıldım. Yaladım zarfı kapattım ve elden teslim ettim postaneye. Postanedeki çalışanlarda hepsi tanıdık, onların duaları ile gönderdim. Yarışma Pop Star olsa idi Yok yani girmezdim. Geçen gün Cem Ceminay’ın radyo programına katıldım. Çok düzgün, doğru bir cümle kullandı.”Diğer yarışmalarda jüri ön planda hep, bizim yarışmada yarışmacılar ön planda”.
Arka planda ciddi bir eğitim vardı değil mi?
Güzel bir eğitim vardı. Mesela Zeynel Abidin Ağgül, fotoğraf için eğitime geliyordu. Nasıl poz verilir. Ali Saydam strateji dersine geliyordu. Nasıl davranmalıyım falan. Deniz Adanalı yaşam dersine giriyordu yaşamla ilgili çok güzel bilgiler veriyordu..İngilizce dersi vardı İngilizce bilmeyenler için. Şan dersi vardı ki bana çok faydası olan bir dersti ben hiç şan dersi almamıştım. Eskiden akşam olmasını beklerdim sesim açılsın diye, şimdi sabah kalkar kalkmaz ondan sonra stad konseri verebilirim gibi

Yarışmada Tolga olarak ünlendin. Genelde müzik dünyası zor isimlerden kaçınır ya. Sen niçin Tolga Futacı olarak çıkış yaptın? Futacı ne demek ayrıca?

Teklif ettiler ama ben böyle istedim. Ailem çok destek oldu. Bir gün bir yerlere gelirsem, bir gün soyadım meşhur olursa bu insanların benimle birlikte gurur duymaya hakları var. Benim dede tarafım Bursa’lı ipek böceğinin yetiştirilmesinden tut da bütün evreleri yaparlar. Futa’da ipek peştamal demek. Soyadı kanununda da böyle bir isim almışlar. Bazen İtalyanca futaci’e benzetiyorlar.

Yarışmadaki Tolga ile şimdiki Tolga arasındaki fark nedir?
Fark yok. Ben hep aynı şeyleri söyledim zaten yalan söyleyemem ki derler ya yalancıların hafızasının güçlü olması gerekir, ben hiç yalan söylemedim ki .akademide nasılsam dışarıda da öyleyim. Sadece sahnede değişiyorum, orada bambaşkayım. Albümden sonra bar çalışması yapmayı düşünüyor musun? Konserler falan. Düşünüyorum çünkü ben bundan para kazanacağım. Zaten mp3’ler,korsanı hatta “abi nolcak bu sektör” diyor adamlar. Meslek birliği kurmaya çalıştıklarına dair bir haber geldi kulağıma ama bilmiyorum

Derler ya televizyon denilen sihirli kutu, her şeyi olduğundan farklı gösteriyor diye. Tolga bunun tersinin kanıtı olabilir. Akademi Türkiye yarışmasındaki Tolga ne ise, gerçekteki Tolga’da oymuş. Bu yorumu sadece o bir saatlik röportajdan değil, sonraki konuşmalarımızı da göz önüne alarak yapıyorum. Gönderdiğim oylar yerini bulmuş, beni en çok sevindiren bu oldu.
MUSTAFA DÜLGERLER (
musti@mustafadulgerler.com)
TOLGA FUTACI COSMOPOLİTAN RÖPORTAJI

1-Aykut Gürel'le buluşmanız ve albüm yapmaya karar vermeniz nasıl oluştu?

Bizi ortak bir tanıdığımız olan Cüneyt Duru tanıştırdı.. Aykut Gürel’le frekanslarımızın uyacağını ve benim tarzımın onun yapmak istediği işlere uygun olabileceğini söyledi.. Bir araya gelip şarkılarımı dinlediğimiz gün, benimle çalışamak istediğini söyledi.

2- Albümünüzü "bir yol albümü" olarak tanımlıyorsunuz. Peki albümün genel soundundan biraz söz edecek olursanız?

Bu, benim uzun zamandır hayalini kurduğum bir projeydi.. Tüm enstrumanların canlı çalındığı, tamamen akustik tınılara sahip ve çalan müzisyenlerin kendilerini sahnede çalıyorlarmış gibi hissettikleri bir ürün olması taraftarıydım... “Cennet Bahçesi” iki yıllık bir çalışmanın ürünü .. Albümdeki şarkıların bir tanesi hariç, hepsi bana ait. Bir tane nazar boncuğum var, MAVİ , bestesi bana, sözleri sevgili Sibel Alaş’a ait. Müzik eğitimine türk müziği ile başlamam ve daha sonrasında batı müziğine de yönelmem, albümün soundunda bu ikisinin birleşmesini sağladı.

3- "Cennet Bahçesi" şarkısını eşinize mi yazdınız? İrem "cennet bahçesi" anlamına geliyor çünkü..

Şirketin ismi de İremrecords . Güzel ve anlamlı bir tesadüf oldu.. Hatta şirket kurduğumuz düşünüp tebrik eden insanlar bile oldu.. Sorunun cevabına gelince, doğru bir tespit.. Bu şarkıyı eşim için yazdım..

4- Bu albümden beklentileriniz nelerdir?

Hayatım boyunca şarkı söyleyebilmek istiyorum.. Başka birşey yapamayacağımı bilyorum.. Başka birşey yapmak zorunda kalırsam tabi ki yaparım ama mutsuz olacağımı da biliyorum.. İşte istediğim ve beklediğim tek şey bu.. Bu albüm ve eğer olursa gelecek albümler, bana şarkı söyletebilsinler..

5- Hedef kitlenizi nasıl tanımlarsınız?

İşini ciddi ve saygıyla yapan herkes benim hedef kitlem.. Çünkü ben öyle yaptım.. Herşeyin kolay tüketildiği bu dönemde, tüm samimiyetimle, gerçek hislerimi sundum.. Bunları üretmek de ,sunmak da kolay değil.. Bunun kıymetini bilecek olan herkes benim hedef kitlem..

6- Fatih Erkoç'un sesine benzeyen bir ses tonunuz var. Yorumcu olarak kendisinden etkilendiz mi?

Özellikle birilerine benzemek gibi bir yaklaşımım olmadı.. Ancak beni herzaman etkileyen bir ses rengidir Fatih Erkoç’un ki.. İnsanın içine ,ruhuna işler.. Eğer benim sesim için de böyle düşünülüyorsa, bu beni mutlu eder..

7- Akademi Türkiye size neler kazandırdı? Şimdiki yarışmalarda yarışan yarışmacı arkadaşlarınıza neler önerirsiniz?

O bir televizyon programıydı.. Yani, amacı rating, malzemesi insan.. Bu yarışmalara katılan arkadaşalarımdan sadece bunu kafalarının bir yerine not etmelerini isterim.. Zira çok büyük umutlarla, hayallerle girerseniz hayal kırıklığı yaşarsınız.. Orada kendinizi “olmuş” olarak görmenizi sağlarlar.. Ama işin aslı öyle değildir.. Önemli olan onlar sizden birşeyler alırken, sizin de onlardan birşeyler alabilmenizdir.. Bunun için de altyapınızın kuvvetli olması gerekir.. Hem ruhen hem de bilgi olarak.. Çünkü, kim ne derse desin, uzun süre televizyonda görünmek çok önemli bir reklamdır.. Ama, şans yalnızca hazır olana güler..

8- Son zamanlarda gündemde olan bir konu.. Eurovision Şarkı Yarışması size teklif edilse, nasıl bakardınız? Kenan Doğulu doğru bir seçim mi?
Ben müziğin yarıştırlması taraftarı değilim.. Herkes için farklı birşey ifade eder müzik.. Hatta, bir gün evvel dinlediğiniz şarkı, ertesi gün aynı etkiyi yaratmayabilir.. Ama Eurovision ülkenizi temsil etme fırsatıdır.. Böyle bir teklif geldiğinde kabul etmiyorsan ülkeni sevmiyorsun demektir.. Dolayısı ile, bu teklif bana gelse kabul ederim.. Bence Kenan Doğulu çok doğru bir tercih.. Gerek müzikal bilgisi , gerek vizyonu ile bizi “doğru” temsil edebilecek bir isim.. Kendi adıma çok umutluyum bu seneden..

9- Son olarak hedefleriniz ve hayalleriniz nelerdir?

En büyük hedefim mutlu ölmek.. Bunu bana yaşatacak olan şey de sahnede kalabilmek.. Ama siz ne kadar iyi işler yaptığınızı düşünseniz de son karar herzaman dinleyicinindir.. Öncelikle hayalim, insanların benim müziğimi sevmeleri.. Açıkhava sahnesini doldurduğum günü görürsem de hiç fena olmaz J

Doğum tarihi: 24/10/1973
Beğendiği müzisyenler: Sting, Prince, George Michael, Jamiraquai, James Blunt, Maroon5

lk satın aldığı CD: Hatırlamıyorum..
Hayatında olmazsa olmazları: Ailem, Yalnızlığım, Spor, Bodrum
Sevmedikleri: Yalan, Hırsları yüzünden çirkinleşen insanlar, İstemediğim şeyler için zorlanmam
Hobileri: Yemek yapmak, Motorsiklet , Dekorasyon