TOLGA FUTACI MÜZİKRAM DERGİSİ RÖPORTAJI

Şahidim, sonbahardı. Esti, en sert rüzgarları alıp arkasına. Lodostu önce adı, ısıttı bedenimi, ısıttı ürperen içimi. Girdi şehrin kıyısından, salınarak geçip her sokağından, ilerledi içerlerine doğru. Hatırlıyorum, geceydi, sönerken fenerler, ben ayaktaydım. Getirdiği yakamozlarla süsledi kaldırımları. Nasıl çırpındı yüreğim. Sanki ilerken içerilere iz bırakıyordu onu takip edebileyim diye. Yeni bozulmaya başlanan bağın ilk hasadının tadı damağımdan kanıma karışırken, onun verdiği sarhoşluk bambaşkaydı. Koştum peşi sıra. Girdiği her sokaktan geçtim defalarca. Ardından yağmurlar geldi. Her sokak sırılsıklam. Bıraktığı yakamozları, sürükledi kaldırım ızgaralarından. Sonra sessizce terk etti şehri, Karayel oldu işte o zaman adı. Üşüttü bedenimi, kalbim buz kesti. Yalnızlar kalabalığına ekledi beni ve aldırmadan gitti. Ne uğurlayanı vardı, ne de nereye gidiyorsun kal diyen. Belki sandı arkasından ağlayanı bile yok. Bu sonbahar bağ gerçekten bozuldu.


Akademi Türkiye ile tüm Türkiye’nin tanıdığı bir isim oldun. Tolga Futacı Kimdir? Yarışma günlerine gelene kadar neler yaptın? Paylaşır mısın okurlarımızla?
24 Ekim’de, yağmurlu bir İstanbul gününde merhaba demişim hayata. İlkokulu aneminde öğretmenlik yaptığı “Turhan ve Mediha Tansel İlkokulu”’nda okudum. Ortaokul ve liseyi ise “Kadıköy Anadolu Lisesi”’nde okudum. Bu dönemde Erol Sayan, Melahat Pars gibi isimlerden, kanun, ud, nazariyat dersleri almaya başladım. Adnan Günaydın’dan kanun dersleri aldım ama çok sevemedim.3 sene çaldıktan sonra.ud’a geçtim. Necati Çelik’le ud’la tanıştım, Sinan Kayan’la sonrasında da Vedat Yar’la çalıştım. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümüne devam ederken aynı zamanda Beyoğlu’ndaki Akademi İstanbul özel konservatuarında batı müziği eğitimi almaya başladım. Babamın benden habersiz ATV’deki “İner Misin Çıkar Mısın” programına yolladığı form neticesinde, onlardan gelen teklif üzerine orkestrada ud çalmaya başladım. Bu müzik hayatımın da başlangıcıydı. Programda iyi bir batı orkestrası vardı. Burada çok sesli müziği duymaya başladım ve acayip hoşuma gitti. Dolayısıyla batı müziği eğitimi almaya karar verdim.
Yani Akademi Türkiye yarışmasına katılmadan önce ciddi bir müzik eğitimin varmış. Niye işletme okudun da konservatuara devam etmedin?
Konservatuarı çok istedim ama Türkiye’de aileler derler ya “bir mesleğin olsun.”. Sonrasında kendimi Marmara İşletme Fakültesinde buldum. Aslına bakarsan üniversite okuduğuma pişman değilim. Çünkü değişik bir vizyon katıyor. Konservatuarda sadece müzik öğrenerek yetişmemeyi tercih ettim. Üniversite okuyor olmak konservatuarda okuyanlara göre belki de daha bir hırslandırdı beni. Bende hem üniversite eğitimiyle, hem de dışarıdan aldığım derslerle kendi donamımı arttırdım. Velhasıl “İner Misin Çıkar Mısın” programı ile başladığım profesyonel müzik yaşamım ünlü isimlerin sahnelerinde vokal yaparak, yada gitarımla eşlik ederek devam etti. Kimlere eşlik ettin sahnede? Metin Arolat’a gitarla; Gülşen, Ayşe, Ajda Pekkan ve Aşkın Nur Yengi’ye sesimle; Jale’ye,Bora Öztoprak’a gitar ve sesimle; Leman Sam’a ud, gitar, buzuki ve sesimle; en son olarak da Sibel Tüzün ve Altay’a ud ve sesimle eşlik ettim. Bu işler devam ederken, arkadaşlarımla kurduğumuz bir ekiple çeşitli klüplerde “sadece sevdiğimiz şarkılar” konsepti altında programlar yaptık. Sevdiğimiz Türkçe parçaları biraz değiştirip seslendiriyorduk.

Bu dönemde söz, beste çalışmaları da yapıyor muydun? Albüm yapmayı hiç düşünmedin mi?
Ufak tefek yapıyordum. 12 yıllık sürede 4, 5 defa da direkten döndüm albüm için. Çok fazla müdahale vardı. Sanatçı özgür olmazsa kendini ifade edemez. Yok şurada şu enstrüman girecek, bu söz böyle olacak. Bende özgür olmadığım sürece çalışamam. O yüzden bu albümlerin hiç biri olmadı. Aykut Gürel ise hiç karışmadı çünkü çok güvendi yapmak istediğim albüme.

Burada yarışmanın etkisi var mıdır sence, hani ünlü oldun ?
Sanmıyorum.Bu şuna benzer; birilerine torpil yaptırırsın bir iş için tamam o torpil olur ama torpil yapılan kişide bir numara yoksa, nereye kadar gider o iş. Albüm yapmayı denerken, istediğin tarzda olumlu bir yanıt alamadın.
Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdin? Genelde yıllardır müziğin içerisinde olan kişilere, yarışma sonucu ünlenerek bir şeyler yapmak hafif gelir. Peki ne sürükledi seni bu yarışmanın içerisine?
Pop Starlar başlamıştı o dönemde, ama kendimi o yarışmalarda görmedim hiç. Bir yandan da yurtdışında yapılan “Fame Academy”’i takip ediyordum. İngiltere, Almanya, İspanya, Fransa formatlarını izledim. Yarışmanın yurt dışı versiyonlarını görünce “burada da yapılır mı acaba” diye düşünürken “Akademi Türkiye” yazdı. Birleştirmeye çalıştım kafamda baktım formatlarda aynı “ben buna katılayım” dedim. İnternetten falan da değil direk elimle formu doldurdum, postaneden gönderdim ne biliyim hislerimi de katmaya çalıştım. Benim böyle şeylerim vardır. Gireceğimi bilerek verdim.

Hiç düşünmedin mi bu yarışmadan ya kötü bir derece alırsam diye? Mesela ilk hafta da gidebilirdin. Müzik konusundaki isteğin kırılır mıydı?
Giderdim, ne olacak ki. Ben, insanlar benim yapmak istediğim müziği sevecekler mi diye girdim. Rol yapmadan kendimi sundum insanlara. Bazen dünyanın en güzel müziğini yaparsın yada dünyanın en güzel ürününü üretebilirsin ama insanlar seni sevmezse almayabilirler. Sağ olsunlar çok sevdiler beni ikinciliğe kadar geldim. Çok gurur vericiydi. Bunu çok samimi olarak söylüyorum ve çok da heyecan vericiydi. Her hafta acaba bu hafta ne olacak gibi endişeler vardı.. Yarışmadan ben kolayca tanınırım, kendimi de sunabilirim düşüncesi de var mıydı, katılırken? Tabi birazcık vardı. Mesela şu an Taksim “The Marmara” otelindeyiz. Bu otel benim olsa ve 4 aylık ciroyu bana verseler, o reklamı yapamazdım. Televizyon çok etkili bir araç çünkü sen ne verirsen onun 3, 5 fazlasını gösteriyor. Çok itici de bulabilirlerdi. Ama böyle bulmadıklarına memnunum. Şöyle söyleyebilirim, o zamanlara geri dönsem hiç düşünmeden tekrar girerdim. Ben o evde çok eğlendim. Bir de şey var “ekmek elden su gölden”. Baya kendimi kral gibi hissettim. bir şey söylüyorsun oraya getiriyorlar. Dışarı çıkamıyorsun, para harcamıyorsun. O yüzden keyifliydi yani . İki buçuk sene önceki bir yarışmaydı bu.
Albüm için neden bu kadar bekledin?
Çok iyi hatırlıyorum 26 haziranda bitti yarışma. Çünkü annemin doğum günüydü. Albüm süresi uzadı. Bu arada da bir kaç kişiyle görüştüm albüm için ama yine çok karışmaya kalktılar. Aykut Gürel’le çalışmamın sebebi buydu zaten adam inanmadığı, inandığı şeyi tak diye söylüyor. İnandı bana.

Albümde kimler var peki?
Şarkıların biri hariç kalanı bana ait. Burada benim hayat hikayem var aslında. Eski parçalarımda var, yeni parçalarımda. Örneğin “Bu Gece”, “Affedin” çok eski şarkılar.
“Bırakmam Öpmeden” ilginç bir parça olarak öne çıktı? Albümü alıp götürecek gibi.
O yeni bir şarkı. Eğlenmek için yaptığım şarkıydı aslında. O parçayı albüme koymayacaktım fakat eşim zorladı.Dediğin gibi alıp götürecek galiba albümü. İnanmazsın belki o kadar istemeden çaldım ki şarkıyı. Şarkının benimle alakası yok. Hayal ürünü, hani böyle bir adam olsam ne yapardımın şarkısı bu.

Peki parçalarında yaşanmışlık, senden izler var mı?
Var tabi. “Cennet Bahçesi”’ni eşim İrem’e yazdım. İrem, “Cennet Bahçesi” demek. Albüme de eşimin adını vermiş oldum. Bir tane boncuğu şarkımız var müziği benim ama sözleri Sibel Alaş’a ait olan “Mavi”. ”Diğer yarışmalarda jüri ön planda hep, bizim yarışmada yarışmacılar ön planda”.

Yarışmanın sonucu beklediğin bir şey miydi?
Ben 8-10 hafta kalırım diye planlıyordum. Ben özel yaşantıyı seven bir insanım orda çok fazla göz önündesin, ayak uyduramayabilirim, 8-10 hafta kalır sonra ya kendi istediğimle ayrılırım yada attırırım kendimi diye düşündüm. Olmadı sonuna kadar bırakmadılar beni sağ olsunlar.

Akademi bittikten sonra, görüşmeye devam ettiğiniz eğitmenleriniz yada arkadaşlarınız var mı?
Bizim dans eğitmenimiz Nur Sonbahar ve Timuçin’le, Yüksel hocayla, Dilara hocayla görüşüyoruz.. Deniz Adanalı benim için çok önemli biri onunla görüşüyoruz. Pieter Snapper ile güzel bir arkadaşlığımız oldu hatta geçenlerde evlendi, kız istemeye babam gitti. Hatta onunla, Replikas, Bulutsuzluk Özlemi, Moğollar, Aylin Aslım gibi isimlerle çocuklara ders veren şarkıları içeren önemli bir projeye imza attık.

Unutulmaktan korktun mu?
Benim fikrime göre doğru iş her zaman yerini bulur. Bu da bence doğru, samimi bir iş oldu. Bana gelen yorumlarda hep bütün albüm tek bir şarkıymış gibi dediler. Ben bunu planlamıştım. Bunu başarmış olmak çok güzel. Tek şarkı derken,bir şarkıyı, hikayeyi anlatıyormuş gibi bir bütünlüğü var anlamında. Hep birbiriyle bağlantılıymış gibi.

Pop Star ile Akademi Türkiye arasındaki fark nedir?

İkisi de malzemesi insan olan reyting amaçlı yarışmalar. Ben hislerime güveniyorum.Akademinin doğru yer olduğunu hissetim. Elektronik yoldan değil de kendi yazdığım formla katıldım. Yaladım zarfı kapattım ve elden teslim ettim postaneye. Postanedeki çalışanlarda hepsi tanıdık, onların duaları ile gönderdim. Yarışma Pop Star olsa idi Yok yani girmezdim. Geçen gün Cem Ceminay’ın radyo programına katıldım. Çok düzgün, doğru bir cümle kullandı.”Diğer yarışmalarda jüri ön planda hep, bizim yarışmada yarışmacılar ön planda”.
Arka planda ciddi bir eğitim vardı değil mi?
Güzel bir eğitim vardı. Mesela Zeynel Abidin Ağgül, fotoğraf için eğitime geliyordu. Nasıl poz verilir. Ali Saydam strateji dersine geliyordu. Nasıl davranmalıyım falan. Deniz Adanalı yaşam dersine giriyordu yaşamla ilgili çok güzel bilgiler veriyordu..İngilizce dersi vardı İngilizce bilmeyenler için. Şan dersi vardı ki bana çok faydası olan bir dersti ben hiç şan dersi almamıştım. Eskiden akşam olmasını beklerdim sesim açılsın diye, şimdi sabah kalkar kalkmaz ondan sonra stad konseri verebilirim gibi

Yarışmada Tolga olarak ünlendin. Genelde müzik dünyası zor isimlerden kaçınır ya. Sen niçin Tolga Futacı olarak çıkış yaptın? Futacı ne demek ayrıca?

Teklif ettiler ama ben böyle istedim. Ailem çok destek oldu. Bir gün bir yerlere gelirsem, bir gün soyadım meşhur olursa bu insanların benimle birlikte gurur duymaya hakları var. Benim dede tarafım Bursa’lı ipek böceğinin yetiştirilmesinden tut da bütün evreleri yaparlar. Futa’da ipek peştamal demek. Soyadı kanununda da böyle bir isim almışlar. Bazen İtalyanca futaci’e benzetiyorlar.

Yarışmadaki Tolga ile şimdiki Tolga arasındaki fark nedir?
Fark yok. Ben hep aynı şeyleri söyledim zaten yalan söyleyemem ki derler ya yalancıların hafızasının güçlü olması gerekir, ben hiç yalan söylemedim ki .akademide nasılsam dışarıda da öyleyim. Sadece sahnede değişiyorum, orada bambaşkayım. Albümden sonra bar çalışması yapmayı düşünüyor musun? Konserler falan. Düşünüyorum çünkü ben bundan para kazanacağım. Zaten mp3’ler,korsanı hatta “abi nolcak bu sektör” diyor adamlar. Meslek birliği kurmaya çalıştıklarına dair bir haber geldi kulağıma ama bilmiyorum

Derler ya televizyon denilen sihirli kutu, her şeyi olduğundan farklı gösteriyor diye. Tolga bunun tersinin kanıtı olabilir. Akademi Türkiye yarışmasındaki Tolga ne ise, gerçekteki Tolga’da oymuş. Bu yorumu sadece o bir saatlik röportajdan değil, sonraki konuşmalarımızı da göz önüne alarak yapıyorum. Gönderdiğim oylar yerini bulmuş, beni en çok sevindiren bu oldu.
MUSTAFA DÜLGERLER (
musti@mustafadulgerler.com)

Hiç yorum yok: